Bocalıyorum ve yalnız kalıyorum, yaşama nasıl katlanacağımı
bilmiyorum.
Daha doğrusu biliyorum: Sertleşeceğim, kendi çöküşüme
güleceğim, önceki gibi yoluma devam edeceğim.
Şimdi katılaşıyorum ve yoluma gidiyorum (başladım). Harekete
geçme koşuluyla! Sanki harcanan çabaya değermiş gibi sayfamı büyük bir özenle
yazıyorum.
Harekete geçme koşuluyla!
Yapacak şeyi olma koşuluyla!
Yoksa nasıl sertleşeceğim! Bu boşluğa, hiçbir şeyin
susuzluğunu gideremeyeceği bu susuzluğa, boşunalık duygusuna nasıl
katlanacaktım? Bu dünyada yapacak hiçbir şeyim olmamasının düş kırıklığını
(umutsuzluğunu) anlattığım bu kitabı, bu şeyi yazmanın dışında yapacağım ne
vardı?
Bitkinliğin (önemsiz, doğru) çukurunda bile
keşfediyorum.
Bu dünyada bir amacım, bir hareket nedenim var.
Tanımlanamaz bir şey bu.
Şans ışığımın beni hiç terketmeyeceği deneyimlerle
işaretlenmiş, çetin bir yolu düşlüyorum. Kaçınılmazı, gelecekteki tüm olayları
düşlüyorum.
Parçalanma veya bulantı içinde, bacaklarımda derman
bırakmayan bitkinlikler içinde ve ölüm anına kadar, oynayacağım.
Bana düşen ve bıkmadan usanmadan yenilenen, her gün
bir süvari gibi
habercisi
benden önce gelen, hiçbir zaman hiçbir şeyin
sınırlandıramadığı,
geceden çıkan
bir ok olarak ben
diye yazdığım zaman uyandırdığım şans, en iyisi ve en kötüsü
ile beni sevdiğime bağlayan şans sonuna kadar oynanmak ister.
Beni okuyan sen, kim olursan ol: Şansını oyna.
"En uzun
merdiveni olan ve en alta inebilen ruh,
ruhların en genişi,
kendi içinde en uzağa koşabilen, başı boş gezip tozabilen ruhtur,
en gerekli ruh,
rastlantının içine memnuniyetle atlayan ruhtur,
olan ve oluşun
içine girmek isteyen ruh, sahip olan ve sitemin ve arzunun içine atlamak
isteyen ruh,
kendinden kaçan ve
en uzak çevrede dolaşırken yakalanan ruh,
en bilge ruh,
deliliğin en yumuşak şekilde kalbe hitap ettiği ruh,
kendini en çok
seven ve her şeyin çıkışlarının ve inişlerinin, akımlarının ve geri akımlarının
varolduğu ruh." (Zerdüşt)
İçinde bulunduğum bu hiçlikte -bunaltacak kadar soru soran
ben boşluğu genişletmeyen, soruyu ikiye katlamayan bir yanıt göremiyorum-
hiçbir şeyi ayırt edemiyorum: Tanrı bana, kaba materyalizmin "doğa"sı
kadar boş bir yanıt gibi görünüyor.
Önümüzdeki gölgede keşfedilmeyi
bekleyen şey: Süt gibi beyaz bir öte dünyanın büyüleyici çağrısı, bir zevk
gölünün gerçekliği.