08 Şubat 2014

samuel beckett

Bu iki yüzlü üç başlı çevik canavar ya da ilahtan: Zaman- bir diriliş koşulu çünkü bir ölüm aracı; Alışkanlık- ilkinin tehlikeli coşkusuna karşı çıktığı ölçüde bir hastalık ve ikincisinin zalimliğini hafiflettiği ölçüde bir nimet; ve Bellek- zehir ve panzehirle, uyarıcı ve yatıştırıcıyla tıka basa dolu bir klinik laboratuar; kaçan zihin, onun despotluk ve uyanıklığın hoş gördüğü tek telafiye ve kaçış mucizesine döner. Yaşamın içine batmışken beliren bu rastlantısal ve firari kurtuluş, ancak irade dışı bellek alışkanlığının anlık bir ihmali ya da azabıyla uyandığında gerçekleşebilir. Başka hiçbir koşulda değil; hatta o zaman bile bir zorunlulukla değil

paul celan

Yakalanmışız zaten,
öylesine iç içe geçmişiz ki,
Tanrı'm, senin vücudun
sanki bir vücut her birimizden.

Dua et, Tanrı'm,
dua et bize,
yakınındayız işte.

Gidiyorduk rüzgârda savrularak,
gidiyorduk eğilip bakmak için
yanardağın çukuruna, göle.

Gidiyorduk Tanrı'm, gidermeye
susuzluğumuzu.

O bir kandı, o bir kan,
Tanrı'm, senden akan.

Parlayıp duruyordu.

Senin suretin vuruyordu, Tanrı'm, gözlerimize.
Göz ve ağız nasıl da açılmış ve boş, Tanrı'm.
Sonunda içtik, Tanrı'm.
Kanı ve sureti, kanda olan.

Tanrı'm, dua et bize.

Yakınındayız işte.

07 Şubat 2014

theodor w adorno

Bir makinenin parçalarından başka bir şey olmayan insanlar, böyle romanlarda, hâlâ özne olarak davranma kapasitesine sahip kişiler gibi sunulmaktadır bize – sanki hâlâ onların eylemine bağlı olan bir şey varmış gibi. Yaşama bakışımız, artık yaşam olmadığı gerçeğini gizleyen bir ideolojiye dönüşmüştür

jean baudrillard

eskiden yolculuk yapmak başka yerde olmanın ya da hiç bir yerde olmamanın yoluydu. bugün, herhangi bir yerde olma duygusunu hissetmenin tek yoludur. kendi evimde, her türlü enformasyonla ve bir yığın ekranla çevrelenmiş olarak, hiçbir yerde değilim artık; ama yine de dünyanın her yerindeyim, evrensel sıradanlığın içindeyim