Francis Bacon’ın korku veren imgelerden oluşan yapıtları
anıtsal boyutlarda yapılmıştır; oysa Giacometti’ninkiler daha narin ve ince
olmaya eğilimlidir. Bacon’ın eserleri hepimizin bildiği günlük yaşantılarımızı
sergilerken, Giacometti Çağlar boyunca insan imgesini dile getirir. Bir sahneye
benzeyen, insana yakın ve sıcak bir yeri akla getiren; aynı zamanda kapalı
yerlerde kalma korkusu (fobisi) uyandıran boşluklar, Bacon’ın resimlerinde
dikkati çeker. Bu boşluklardan yararlanan Bacon, insanlardaki belli belirsiz
dehşet ve korku duygularını harekete geçirir. Bunlar, devlet yönetimine muhalif
olanların etkili bir biçimde yok edilmesinden kaynaklanan korku ve dehşet
olabileceği gibi, günlük yaşamın adeta bir parçası haline gelmiş gaddarlıklar
karşısında duyulan korkuyu ve dehşeti de ima ederler.
Ancak, sıradan bile olsalar insana acı veren bu olayların
gözleri önüne serilmesinde fotoğraftan yararlanıldığını, belli bir emek
sarfedilerek yapılmadığını öğrenmek bizim için sarsıcı olmuştur. Aralarında
Çömelen Çıplak Üzerine İncelemeler’in de bulunduğu pek çok tablosunda Bacon,
Muybridge’in incelemesinden faydalanmıştır. Bu, insan ve hayvan hareketleri
üzerine bir dizi fotoğraftan oluşan bilimsel bir incelemedir. Bacon’ın ürküntü
veren figürlerinin böylesine güzel boya pasajlarıyla sunulması, çok daha
sarsıcıdır. Oysa kullandığı araçlar ve verdiği mesaj arasında böylesine etkili
bir uyuşmazlık yaratmayı, yalnızca Goya başarmıştı. Bir ölçüde bu ikileme
dayanılarak, Bacon Sürrealist gelenekten çok Ekspresyonist geleneğe yakın
bulunabilir. Öteki nedenler gözönüne alınınca da, ona Moore’un yanında yer
verilebilir. İnsanları acı çekerken ve allak bullak bir halde resmettikleri
için, uzun klasik geleneğe katkıda bulunan son sanatçılar olarak onları tanımlayabilirken,
aynı zamanda bu geleneğin taşıdığı anlamı tersine çevirdiklerini de görürüz.
Hıristiyanlıkta çok eskiden kahramanların acı çekişlerini
ifade etmek için imgelere gerek duyulmuştu. Bacon gibi sanatçılar bu geleneği
tersine çevirmişlerdir. Azizlerin acı çekmeleri, onların ulaştıkları zaferin
bir simgesi idi. Oysa Bacon’ın işlediği, din dışı, şan ve şeref kazanmakla
ilgisi olmayan şehitlik temasının farklı bir gelenekle bağlantısı vardır. Onu
ilgilendiren kutsal kitap kahramanlarının değil, basit halk tabakasının çektiği
acılardı. Tüm bunları gerçek hayattan, edebiyattan, gazetelerden, romanlardan,
psikolojiden ve hepsinin üzerinde ikna edici sinema filmleri aracılığıyla bize
ulaşan senaryolardan biliyoruz. Bacon ve onun gibilerin sanatı pahalı, hafif,
çirkin bir sinema örneğine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Az çok
gerçekçi öğelerden yararlanarak, acı çeken insanı resmetmeye girişen öteki
sanatçılar, çıkış noktaları ne kadar katıksız olursa olsun tekrar tekrar bu
tuzağa düşmüşlerdir. Bacon ise ödün vermeyen keskin görüşü sayesinde çoğunlukla
bundan kaçmayı başarabilmiştir. En iyi tablolarının her bölümü (insan
vücutları, sahne düzeni ve diğer öğeler). Onun bu saplantısını ve nefretini
yansıtırlar. Sıradan ve alışılmış sahnelerin ele alındığı, günlük yaşam resmi
geleneğine (genre painting) bağlı olan bu resimler, sanki Kafka ve Beckett’in
yaşadığı çağda yapılmış Vermeer tabloları gibidir.
Modern Sanatın Öyküsü, Norbert Lynton, Remzi Kitabevi