İnsanın öteki
insanlar ile, öteki insanlar için ve öteki insanlara karşı sürdürdüğü günlük
yaşam uğraşında sürekli olarak ötekiler karşısında farklı olma kaygısı yatar.
Bu, ötekiler karşısındaki farkı kapatma, kendi ötekilerden geriyse, bu geriliği
giderme veya ötekilerden üstünse, onları altta tutma kaygısıdır. Ötekilerle
kendisi arasındaki ‘mesafe’nin kaygısı -insanın kendinse de örtülü kalan bu
kaygı – ötekilerle birlikte olmayı gerginleştirir. Günlük insan bu
mesafeliliğin ne kadar az farkındaysa, bu kaygı o kadar sarsılmaz ve kökten
biçimde etkisini gösterir.
Ne var ki, birlikte
olmanın içerdiği bu mesafelilikte insan, ötekilerle birlikte olan günlük insan
olarak, ötekilere uyma, ötekiler için ne geçerliyse onu geçerli sayma
durumundadır. Burada insan kendisi değildir; onun ‘’kendisi olma’’sını ötekiler
üzerine almışlardır. İnsanın günlük yaşam olanakları ötekilerin koyduğu
ölçülerce yönetilir. Bu ötekiler belirli ötekiler değildir. Önemli olan,
insanın farkında olmaksızın devraldığı, ötekilerin sessiz, göze batmayan
egemenliğidir. İnsanın kendisi ötekilerin bir parçası olarak, onların gücünü
sağlamlaştırır. Aslında onların bir parçası olduğunu gizlemek için insanın
‘ötekiler’ diye adlandırdığı şey, günlük birlikte olmayı oluşturanlar, yani her
zaman ‘’burada olanlar’’dır. Ötekilerin kimliği ne bu ne de şu kimse, ne
insanın kendisi ne bazı kimseler ne de hepsini toplamıdır. Onların kimliği
‘kimsesizlik’ ya da ‘’herkes’dir.
İnsana her zaman en
yakın olan içinde insanın günlük yalan uğraşlarının olup bittiği alan ‘kamu’
alanıdır. Gerek kamu ulaşım araçlarının gerek haberleşme araçlarının
kullanımında her öteki değer ötekinden farksızdır. Bu ötekilerle birlikte
olmada insanın kendisi diğer ötekiler içinde erir ve her ötekinin kendi
farklılık ve özelliği artan biçimde ortadan kalkar. Bu göze batmamazlık ve
belirsizlik içinde herkes alanı ve bu alanın egemenliği gelişir. Herkes neden
hoşlanır ve nasıl eğlenirse biz de ondan hoşlanır ve öyle eğleniriz. Sanat ve
edebiyatı herkes nasıl okur görür ve yargılarsa, biz de öyle okur, görür ve
yargılarız kalabalıktan herkes nasıl kaçınırsa bizde öyle kaçınırız. Herkesi
öfkelendiren, bizi de öfkelendirir. Belirlilikten yoksun ve hepimizden oluşan
‘’herkes’’alanı, insana günlük varoluş biçimini dikte eder.
Herkes alanının
kendine özgü nitelikleri vardır. Birlikte olmanın içerdiği mesafelilik,
temelini birlikte olmanın sağladığı ’sıradan olma’da bulur. Sıradan olma,
herkes alanını oluşturan özelliklerden biridir. Herkes alanı, varlığını ancak
sıradan olma ile korur. Neyin yapılıp yapılmaması gerektiği, neyin geçerli
neyin geçersiz olduğu sonuç ve başarının nasıl elde edileceğinin ölçütlerini
veren sıradan olma, bu ölçülerle herkes alanı ayakta tutar. Neyin göze
alınabileceğinin sınırlarının önceden çizilmişliğininde, sıradan olma, öne
çıkmak isteyen her türlü kural dışılığı gözetim altına alır. Her türlü üstünlük
sessizce bastırılır. Özgün olan her şey hemen alışılagelmiş’in çoktan bilinenin
düzeyine indirilir. Uzun çaba ve didinmelerle kazanılan her şey çabucak
kullanıma hazır duruma girer. Bütün sırlar güçlerini yitirir. Sıradan olma
kaygısı insanın temel bir eğilimini, bütün varlık olanaklarının tekdüzeleşmesi
eğilimini açığa çıkarır.
Mesafelilik sıradan
olma, tekdüzeleşme, herkes alanının varlık tarzları olarak ‘kamu’yu
oluştururlar. Her türlü dünya ve insan görüşünü düzenleyen, her zaman haklı
olan kamudur. Ve bu, kamunun nesneler ile temele inen bir bağ kurabilmesi,
‘şeyler’i açıkça görebilmesinden değil, ‘şeyler’e girememesi, düzeyli ve
düzeysiz, bozulmuş ile bozulmamış arasında hiçbir fark gözetmemesinden
ötürüdür.
Herkes alanı her
yerde hazır bulunur, ama insanın karar vermesi gerektiği yerde herkes ortadan
çekilmiştir. Ne var ki bütün kararlar önceden herkes alanında verildiği için
herkes alanı insanın sorumluluğunu insan üzerinden alır. Herkes alanı kolayca
her şeyin sorumluluğunu yüklenebilir, çünkü bu alanda yapılıp edilmiş
olanlardan ötürü hiç kimseden tek başına kendisini sorumlu sayması beklenmez.
Yapılıp edilenlerden sorumlu hep ‘’herkes’’ ya da ‘’hiç kimse’’dir.
Böylece herkes alanı
insanın günlük yaşam yükünü hafifletir, insanın yaşamayı kolaylaştırma
eğilimine yardımcı olur. İnsanın varoluş yükünün hafifletilmesinde sürekli
olarak insanın yardımına koşan herkes alanı, bununla sürekli olarak kendi
egemenliğini sağlamlaştırır.
Herkes alanında her
kimse ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir. Günlük insanın kimliği sorusunun
karşılığı olan ‘herkes’, insanın ötekilerle birlikte olması’nda kendi
varoluşunu teslim ettiği ‘’hiç kimse’’dir.