20 Kasım 2013

martin heidegger-herkes alanında her kimse ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir

İnsanın öteki insanlar ile, öteki insanlar için ve öteki insanlara karşı sürdürdüğü günlük yaşam uğraşında sürekli olarak ötekiler karşısında farklı olma kaygısı yatar. Bu, ötekiler karşısındaki farkı kapatma, kendi ötekilerden geriyse, bu geriliği giderme veya ötekilerden üstünse, onları altta tutma kaygısıdır. Ötekilerle kendisi arasındaki ‘mesafe’nin kaygısı -insanın kendinse de örtülü kalan bu kaygı – ötekilerle birlikte olmayı gerginleştirir. Günlük insan bu mesafeliliğin ne kadar az farkındaysa, bu kaygı o kadar sarsılmaz ve kökten biçimde etkisini gösterir.
Ne var ki, birlikte olmanın içerdiği bu mesafelilikte insan, ötekilerle birlikte olan günlük insan olarak, ötekilere uyma, ötekiler için ne geçerliyse onu geçerli sayma durumundadır. Burada insan kendisi değildir; onun ‘’kendisi olma’’sını ötekiler üzerine almışlardır. İnsanın günlük yaşam olanakları ötekilerin koyduğu ölçülerce yönetilir. Bu ötekiler belirli ötekiler değildir. Önemli olan, insanın farkında olmaksızın devraldığı, ötekilerin sessiz, göze batmayan egemenliğidir. İnsanın kendisi ötekilerin bir parçası olarak, onların gücünü sağlamlaştırır. Aslında onların bir parçası olduğunu gizlemek için insanın ‘ötekiler’ diye adlandırdığı şey, günlük birlikte olmayı oluşturanlar, yani her zaman ‘’burada olanlar’’dır. Ötekilerin kimliği ne bu ne de şu kimse, ne insanın kendisi ne bazı kimseler ne de hepsini toplamıdır. Onların kimliği ‘kimsesizlik’ ya da ‘’herkes’dir.
İnsana her zaman en yakın olan içinde insanın günlük yalan uğraşlarının olup bittiği alan ‘kamu’ alanıdır. Gerek kamu ulaşım araçlarının gerek haberleşme araçlarının kullanımında her öteki değer ötekinden farksızdır. Bu ötekilerle birlikte olmada insanın kendisi diğer ötekiler içinde erir ve her ötekinin kendi farklılık ve özelliği artan biçimde ortadan kalkar. Bu göze batmamazlık ve belirsizlik içinde herkes alanı ve bu alanın egemenliği gelişir. Herkes neden hoşlanır ve nasıl eğlenirse biz de ondan hoşlanır ve öyle eğleniriz. Sanat ve edebiyatı herkes nasıl okur görür ve yargılarsa, biz de öyle okur, görür ve yargılarız kalabalıktan herkes nasıl kaçınırsa bizde öyle kaçınırız. Herkesi öfkelendiren, bizi de öfkelendirir. Belirlilikten yoksun ve hepimizden oluşan ‘’herkes’’alanı, insana günlük varoluş biçimini dikte eder.
Herkes alanının kendine özgü nitelikleri vardır. Birlikte olmanın içerdiği mesafelilik, temelini birlikte olmanın sağladığı ’sıradan olma’da bulur. Sıradan olma, herkes alanını oluşturan özelliklerden biridir. Herkes alanı, varlığını ancak sıradan olma ile korur. Neyin yapılıp yapılmaması gerektiği, neyin geçerli neyin geçersiz olduğu sonuç ve başarının nasıl elde edileceğinin ölçütlerini veren sıradan olma, bu ölçülerle herkes alanı ayakta tutar. Neyin göze alınabileceğinin sınırlarının önceden çizilmişliğininde, sıradan olma, öne çıkmak isteyen her türlü kural dışılığı gözetim altına alır. Her türlü üstünlük sessizce bastırılır. Özgün olan her şey hemen alışılagelmiş’in çoktan bilinenin düzeyine indirilir. Uzun çaba ve didinmelerle kazanılan her şey çabucak kullanıma hazır duruma girer. Bütün sırlar güçlerini yitirir. Sıradan olma kaygısı insanın temel bir eğilimini, bütün varlık olanaklarının tekdüzeleşmesi eğilimini açığa çıkarır.
Mesafelilik sıradan olma, tekdüzeleşme, herkes alanının varlık tarzları olarak ‘kamu’yu oluştururlar. Her türlü dünya ve insan görüşünü düzenleyen, her zaman haklı olan kamudur. Ve bu, kamunun nesneler ile temele inen bir bağ kurabilmesi, ‘şeyler’i açıkça görebilmesinden değil, ‘şeyler’e girememesi, düzeyli ve düzeysiz, bozulmuş ile bozulmamış arasında hiçbir fark gözetmemesinden ötürüdür.
Herkes alanı her yerde hazır bulunur, ama insanın karar vermesi gerektiği yerde herkes ortadan çekilmiştir. Ne var ki bütün kararlar önceden herkes alanında verildiği için herkes alanı insanın sorumluluğunu insan üzerinden alır. Herkes alanı kolayca her şeyin sorumluluğunu yüklenebilir, çünkü bu alanda yapılıp edilmiş olanlardan ötürü hiç kimseden tek başına kendisini sorumlu sayması beklenmez. Yapılıp edilenlerden sorumlu hep ‘’herkes’’ ya da ‘’hiç kimse’’dir.
Böylece herkes alanı insanın günlük yaşam yükünü hafifletir, insanın yaşamayı kolaylaştırma eğilimine yardımcı olur. İnsanın varoluş yükünün hafifletilmesinde sürekli olarak insanın yardımına koşan herkes alanı, bununla sürekli olarak kendi egemenliğini sağlamlaştırır.

Herkes alanında her kimse ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir. Günlük insanın kimliği sorusunun karşılığı olan ‘herkes’, insanın ötekilerle birlikte olması’nda kendi varoluşunu teslim ettiği ‘’hiç kimse’’dir.